Gençlik

Gençliği Örgütlemek (*)

 

(*Bu yazı ilk defa Aralık 2011 tarihli Devrimci Çözüm Dergisi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.)

 

Sorunlarla dolu yeni bir öğrenim yılı daha başladı. Neredeyse sadece parası olanın okuma şansı bulduğu üniversite kapıları bu yılda yoksul emekçi çocuklarına kapalı hale getirildi.

 

Tüm olanaklarını seferber ederek, okuma olanağına kavuşan çok az sayıdaki emekçi halkın çocukları ise yüksek harçlar altında ezilmekte ya da aldığı bursları kaybetmemek için gecesini gündüzüne katarak sınıfta kalmamak için sadece ve sadece derslerine çalışmaktadır.

 

Yükseköğrenim gençliğinin sorunlarını tek başına harçlarla sınırlamak, eksik kalır. Öğrencilerin harç sorunlarıyla birlikte barınma, beslenme, ulaşım sorunları, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin yapılmaması, anadilde eğitim hakkının olmaması, yeterli düzeyde öğretim üyesinin olmaması, bilimsel araştırmaların özgürce yapılmaması, öğretim üyelerinin ve personelin özlük haklarının sağlanamaması polis ve jandarmanın okullarda yerleşmesi vd. birçok sorunla karşı karşıyadır. Ancak gerek akademik-demokratik sorunları çözmede önemli rol oynayacak gerekse de özerk-demokratik üniversite mücadelesini yaratmada çok önemli bir adım olan örgütlenme sorunu, bugün için yükseköğrenim gençliğinin önündeki en temel sorundur.

 

Yükseköğrenim gençliğinin sorunlarını sadece akademik-demokratik sorunlara indirgemek, ekonomist bir anlayışı ifade eder ki bu sorunları yaratan sistemin kendisidir. Bu sorunları, toplumsal sorunlardan bağımsız ele alıp çözmek ve oluşturulan örgütlenmeleri de sadece buna seferber etmek, sendikanın işçi için sadece maaşa zam yapılması doğrultusunda verdiği ekonomik mücadeleye benzer. Bu durum da, gençliği toplumdan da toplumsal sorunlardan da uzaklaştırarak, yabancılaşmaya iter. Oligarşinin amacı da budur.

 

Nitelikli işgücü yetiştiren, düzene karşı çıkmayan, düşünmeyen, araştırıp-sorgulamayan insanlar yetiştirmek için kar getiren birer işletmeye dönüştürülen üniversitelerde ki eğitim sistemiyle birlikte, 12 Eylül faşist cuntasının ürünü olan YÖK bugün yükseköğretim gençliğinin örgütlenmesinin önündeki en önemli engellerden biridir.

 

Bir diğer engel de, ülkemiz gerçekliğine, toplumsal sorunlara giderek yabancılaşan ve gençliği kendi reformist politikalarına alet ederek, sistemin çizdiği sınırlar içerisinde örgütlenmeye çalışan reformist parti ve örgütlerdir. Yine bunların yanı sıra, gençliğin bugün içinde bulunduğu durumu doğru tahlil edemeyen ve bu noktada sürece uygun devrimci politikaları içeren bir programa sahip olmayıp, sadece geçmişin mirasını tüketerek, “sol gösterip sağ vuran” kimi anlayışlar da önemli bir engel teşkil etmektedir.

 

Tüm bunların yanında, son dönemde özellikle, AKP iktidarının başa gelmesiyle birlikte güçlenen tarikat ve cemaatler, daha da yaygınlaşan din temelli politikalarla gençliğe gitmekte ve gençliğin ilerici, aydın özelliğini yok ederek gerici bir örgütlenme yaratmaktadırlar.

 

Bugün “internet gençliği” olarak adlandıracağımız ve gençlik içinde yabancılaşmayı en derinden yaşayan; sosyalliği, facebook ve twitter sitelerindeki üye-hesap sayısına göre değerlendiren bu kesim, internet aracılığıyla –tamda oligarşinin, düzenin istediği biçimde- kendiliğinden bir araya gelip, örgütleniyorlar. Özünde örgütsüzlüğü ifade eden, ancak düzenin de manipülasyonuyla “en iyi örgütlenme biçimi” diyerek gençliğin kafasında yaratılan bu yanılsamalı bilinç, gençliğin devrimci örgütünü oluşturmada engel yaratan önemli bir faktördür.

 

Geçmişten gelme bir refleksle, ülkemiz devrim mücadelesinde, toplumsal sorunlar karşısındaki duyarlılığı ve mücadelesiyle önemli bir kadro kaynağı olan gençliğe karşı oligarşi sürekli saldırgan bir tavır içerisinde olmuştur. Günümüz koşullarında da oligarşinin gençlik korkusu hala sürmektedir.

 

Gençliğin devrimci örgütünü oluşturma sürecini olumsuz etkileyen tüm bu faktörler, bugün gerek dünyada gerek ülkemizde yaşanan ağır tasfiyecilik sürecinin doğal sonuçlarıdır. Bu doğal sonuçların -ya da mevcut koşulların- tüm olumsuzluğuna rağmen ülkemizin içinde bulunduğu nesnel durum; toplumsal çelişkileri daha da derinleştirmiştir.

 

Bu toplumsal çelişkiler toplumun genelini olduğu kadar, gençliğin de düzenle olan çelişkilerini arttırmıştır. Ne var ki, mevcut koşullarda yaşanan yenilgi-tıkanıklık devrimci hareketleri güçsüzleştirmiştir. Bu güçsüzlük, sorunları daha da arttırmış ve bu bütünün parçası olan gençlik alanında da sağlıksız politikalar nedeniyle, arayış içinde bulunan ve toplumda örgütlenmeye en hazır olan gençliği düzen karşısında net tavır alamayan, ülke sorunlarına duyarsız (en fazla akademik-demokratik sorunlarla ilgilenen) giderek düzenin istediği bir biçime dönüştürmüştür.

 

Oysa ülkemiz gençliğinin gerçekliği bu değildir. Gençlik, devrimci potansiyeli en fazla taşıyan kesimdir. Önemli olan bu potansiyeli açığa çıkarmaktır.

 

Devrimci Hareket bu potansiyeli geçmişte büyük oranda açığa çıkararak, tüm gençliği kucaklayan Dev-Genç örgütlenmesini yaratmıştı. Bugün de, geçmişin dersleri ışığı altında, mevcut koşullara denk düşen devrimci politikalarla bu potansiyeli açığa çıkararak, gençliğin devrimci örgütlenmesini, Dev-Genç’i örgütleyebilir, devrim mücadelesindeki yerini almasını sağlayabiliriz.