Kadın

Kadının Kurtuluşu Burjuva Akımlarda Değil Devrimci Mücadelededir (*)

 

(*Bu yazı ilk defa Haziran 2012 tarihli Devrimci Çözüm Dergisi’nin 2. sayısında yayımlanmıştır.)

 

“Örgütlü kadın hakları savunuculuğunun karşı-devrimci gücü, onun burjuva bayanları toplamasından gelmiyor, bilakis istekleri ve eylemleri devrim için sınıfa karşı sınıf mücadelesi yerine, burjuva düzenin reforme edilmesi için cinsiyetin cinsiyete karşı mücadelesini yoğunlaştırılan, geniş emekçi kitleler üzerindeki yanıltıcı, felç edici etkisinden geliyor” (C.Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar).

 

Geçmişi özel mülkiyetin ortaya çıkmasına dayanan ve günümüzde emperyalist kapitalist sistemin yaşadığı yapısal ekonomik-siyasi krizlerle etkileri daha da derinleşen, kadının tarihsel ve toplumsal ezilmişliği sorunu tüm güncelliği ve önemi ile karşımızda durmaktadır.

 

Kadının ezilmişliği ve toplumsal rolünün ikinci plana düşmesi, özel mülkiyetin ortaya çıktığı ve ilk sınıflı toplum olan köleci toplumla başlamıştır. Üretici güçlerin gelişmesiyle ihtiyaçtan fazla ürün elde edilmiş, sürekli hale gelen bu ürün fazlası da özel mülkiyetin oluşmasına sebep olmuştur. Üretim sürecinin dışına itilen kadın cinsi, ataerkil anlayışın egemen olmasıyla toplumsal statüsünü kaybederek, ezilen ve baskı gören cins haline gelmiştir.

 

Süreç içerisinde üretim güçlerinin giderek gelişmesi yeni üretim ilişkilerini zorunlu kılmıştır. Bu yeni üretim ilişkileri üst yapıda da bir takım değişiklikleri beraberinde getirerek yeni toplumsal sistemleri oluşturmuştur. Günümüzde yaşadığımız kapitalist toplum dahil olmak üzere, tüm toplumsal sistemler işçi sınıfı üzerinde gerçek anlamda bir iyileşmeye sebep olmamıştır. Emekçi kadının da konumunda bir değişiklik olmamış, ikinci sınıf statüsü ve tüm ezilmişliği günümüze kadar devam etmiştir.

 

Sınıfsal ve cinsel kimliğinden kaynaklı çifte sömürü yaşayan emekçi kadın, emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı yapısal kriz dönemlerinde bu baskı ve sömürüyü çok daha ağır bir biçimde yaşamaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de emperyalistler krizlerinin faturasını emekçi halklara kesmekte, işsizlik, yoksulluk ve her türlü baskı ve şiddetle sistemlerinin devamını sağlamaya çalışırken, kendilerini hedef alacak olan her türlü devrimci karşı koyuşu da engellemeye çalışmaktadırlar. Emekçi kadınlarımız dahil olmak üzere tüm emekçi kitleleri her türlü baskı ve zorla teslim almaya çalışırken, diğer yandan da kendi sonlarını hazırlayacak olan sınıfsal mücadeleleri bastırmak için bin bir çeşit baskı mekanizmasını devreye sokan emperyalistler, kitlelerin devrimci mücadeleye kanalize olmasını engellemek istemektedirler.

 

Böylesi dönemlerde kitlelerin tepkilerinin artacağını ve kendi varlıklarını tehdit edeceğini bildiğinden, bu tepkileri kendi kontrollerinde ve belirledikleri sınırlar içerisinde tutabilecekleri sistem içi kanallara yönlendirmekte, her türlü oportünist ve reformist akım her fırsatta ve her türlü yöntem kullanılarak kitlelere pompalanmakta, tasfiyecilik dayatılmaktadır.

 

Bu bağlamda kadının binlerce yıldır yaşadıkları çifte boyunduruk zincirini kırmak, insanca ve özgürce yaşayacağı bir dünyayı yaratacak olan devrimci mücadeleye katılmaları engellenmeye çalışılmakta, tepkilerini reformist akımlar içerisinde göstermeleri teşvik edilmektedir.

 

Bu nedenledir ki kadın sorunu burjuvazi tarafından bile dile getirilmekte, tepkilerini sisteme karşı değil de sistem içinde kalacak şekilde, birkaç yasanın reforme edilmesiyle çözüleceği kafalara kazınmaya çalışılmakta, feminizm vb. burjuva akımlar gündemleştirilmektedir. Böylece, emekçi kadınlarımız dahil bir bütün olarak emekçi halklarımız baskı ve sömürü düzenine son verecek devrimci mücadeleden uzaklaştırılmış olacak, sistemin belirlediği sınırlar içerisinde kölece yaşamaları sağlanmış olacaktır.

 

Sömürü düzeninin devamı için halklarımıza dayatılmaya çalışılan burjuva akımlar, kadının kurtuluşu sorununda da feminizm vb. isimler şeklinde ortaya çıkmakta, kitlelerin sisteme karşı tepkileri manipüle edilerek, ideolojik bir belirsizlik ve kafa karışıklığı yaratılmak istenmektedir. Kadının özgürleşmesini sağlayacak olan sosyalist ideoloji çerçevesinde verilecek sınıfsal mücadele ile emperyalizmin tüm çabaları boşa çıkartılacak, kadının kurtuluşu feminizm vb. burjuva akımlarda değil, devrimci mücadele ile kazanılacaktır.

 

Burjuva Kadın Hareketi ve Kadın Soruna Bakış

 

Özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla çifte sömürü ve baskı yaşayan kadın cinsi, kapitalist çağda daha çok kar peşinde koşan kapitalistin makineleşme, işbölümü ve uzmanlaşmanın artmasıyla ucuz ve vasıfsız iş gücüne duyduğu ihtiyaç nedeniyle üretim sürecine katılmıştır. Burjuvazi bunu yaparken, çıkışından itibaren adeta bayraklaştırdığı “eşitlik” ve “özgürlük” söylemi altında, kadınların ezilmişliğine ve aşağılanmışlığına karşı çıkar gibi görünerek, sanki kadın haklarını savunuyormuş gibi yaklaşması, süreç içerisinde feminist akımların yeşereceği ideolojik-siyasal zeminin oluşmasına da neden olmuştur.

 

Burjuva demokratik taleplerle ortaya çıkan feminizm, kadın sorununa burjuva ideolojisinin belirleyiciliğinde, sorunu yaratan nedenlerden uzak sadece sonuçlarıyla ilgilenir bir yaklaşımla ele almıştır. Nedenler değil de sonuçlar üzerinden kadın sorunu ele alındığından, sorunun kaynağı olan özel mülkiyet ve sınıflar temelinde bir yaklaşım sunamamaktadır. Tüm ezilen ve sömürülen insanların kurtuluşunu değil, sadece kadın cinsinin kurtuluşunu ele alan feminizm, cins ayrımına dayalı, yüzeysel talepler dile getirerek, adeta erkek düşmanlığı üzerinden kendini var etmiştir.

 

Kadın sorunu, tarihsel ve toplumsal koşullarından yani gerçek temellerinden soyutlayarak sınıf perspektifinden uzak bir karakteristiktedir feminizmde. Dolayısıyla savunuları da baskı ve sömürü gören kadının kurtuluşundan öte, sadece biçimi değiştirmeyi hedefleyen reformist bir bakış açısı olmaktadır. Feminizmin eşitlik ve özgürlük temelinde dile getirmiş olduğu evlilik, çocuklar, mülkiyet, gelir, çalışma yaşamı ve toplumsal yaşamın her alanında erkekle eşit hak talepleri, emekçi kadınlar için de bir avantaj yaratabilecek taleplerdir. Ancak, bu talepler feminizmin reformist bir nitelik taşımanın yanında cins ayrımını dayattığı için geri bir nitelik taşımasını da beraberinde getirmiştir. Ayrıca feminizmde kadının eşitlik ve özgürlüğünün özellikle ve sadece cinsel yaşam özgürlüğü gibi sığ ve çarpık bir açıdan ele alınıyor olması da diğer bir geri yanını oluşturmaktadır.

 

Kapitalizm koşullarında gerçekleşmesi mümkün olmayan “eşitlik” ve “özgürlük” amacının peşinden koşan feminizm, sosyalist kuramın ve mücadelesinin her alanda kendisini kabul ettirmesiyle, sosyalizmden etkilenerek “sosyalist feminizm” şeklinde radikal feminist elimlerin oluşmasına da neden olmuştur. Burjuva ideolojisine göre biçimlenmiş olan feminizmin, sosyalizmden etkilenmesi doğal olmakla birlikte, aynı zamanda sosyalist düşüncenin sistem içine çekilerek kafa karışıklığı yaratma çabalarının da bir sonucudur.

 

Tüm insanlığın kurtuluşunu ve tabi kadın cinsinin de özgürleşmesi için sosyalist kuram çerçevesinde verilecek olan devrimci mücadele, her türlü baskı ve sömürüyü var eden bu sorunların kökenine inerek bilimsel yöntemlerle sorunu çözmeyi hedeflemektedir. Sorunun temellerini doğru bir şekilde kavramayan, çözümü noktasında biçimsel değişiklikler dışında bir yaklaşım getiremeyen feminizm ve onun türevi “sosyalist feminizm”, kadının gerçek kurtuluşunu sağlayacak olan sınıf mücadelesi kanalına girmesini engellemek misyonundadır.

 

Sınıf mücadelesinin tarihsel süreç içerisinde yaşamış olduğu evrelere göre kendisine bir yaşam alanı bulmaya çalışan feminizm vb. burjuva akımların, verilen sınıf mücadelesinin karşısında ve onun etkisini kırma amaçlı olduğu dikkat edilmesi gereken önemli bir gerçekliktir. Bu tarz burjuva akımlar, ya sınıf mücadelesinin ivmesinin yükselmeye başladığı dönemlerde ezilen ve sömürülen halkların devrimci mücadeleye katılmasını engellemek adına yükseltilmişlerdir. Ya da, pratikte alınan yenilgilerin mücadelenin ivmesini düşürdüğü süreçlerde, devrimci mücadelenin yeniden güçlenip gelişmesinin önüne geçmek için yükseltilmişlerdir.

 

Kadın sorununda feminizm vb. burjuva akımlar Ülkemizin siyasi, ekonomik ve kültürel yapısından ve sınıf mücadelesinin ülke şartlarında verilen karakteristiğinden kaynaklı olarak genel olarak kendisine hiçbir zaman geniş ve rahat bir yaşam alanı bulamamıştır. Mücadele ivmesinin düşük olduğu günümüz koşullarında burjuva akımların kendisine bir yaşam alanı bulma çabalarını görebilmekteyiz. Direkt burjuva hareketler olarak çok güçlü olmasa da karşımıza çıkabildiği gibi, devrimci hareketler üzerinde sağ sapma olarak değerlendirilebilecek eğilimler şeklinde de olabilmektedir. Bu tarz sapmalara bilimsel sosyalist ideoloji ile ve bunun daha da güçlendirilmesiyle cevap verilecektir. Kadınlar dahil ezilen ve sömürülen tüm kesimlerin gerçek kurtuluşu M-L çerçevede örgütlenmiş devrimci mücadele olacaktır.

 

Devrimci Kadın Hareketi ve Kadın Sorununa Bakış

 

Kadınların bir cins olarak yüzyıllardır devam eden ezilmişliğine ve sömürülmesine karşı gerçek çözüm, sorunu yaratan nedenlerin bilimsel olarak temellerine inilerek ortaya koymaya ve buna bağlı oluşturulacak çözümlerle olacaktır. Sınıf temelli bir yaklaşım ve verilecek sınıfsal mücadele, sorunu yaratan nedenleri gerçek anlamda ortadan kaldıracak ve her türlü sınıfsal, cinsel ve ulusal sömürü ve baskıya son verecektir.

 

Kadının gerçek kurtuluşu, cins ayrımına dayalı, sistem içinde kalan, biçimsel değişiklik talepleri ve anti-bilimsel söylem ve yöntemlerle sağlanamayacaktır. Tam tersine, sınıf ayrımına dayanan, ezilen ve sömürülen her kesimin insanca ve özgürlük içinde yaşayabileceği, her türlü sömürü ve baskının ortadan kaldırılacağı bilimsel yöntemlerle geliştirilen işçi sınıfı ideolojisiyle örgütlenmiş sınıf hareketi ve bu sınıf hareketinin verdiği mücadelenin başarıya ulaşacağı devrimle gerçekleşecektir.

 

Kadınların devrimci mücadele içerisindeki yer alışları, cins ayrımına dayalı ayrı bir örgütlenme temelinde olmayacaktır. Kadınlar eşit haklara, yükümlülüklere ve de sorumluluklara sahip üyeler olarak ülkedeki devrimci hareketin saflarında ve ona bağlı olarak kendi örgütlülüklerinin içinde yer alacaklar ve mücadelelerini sürdürecekleridir.

 

“Komünist kadın hareketi bilinçli olarak bu büyük amaca hizmet etmelidir ve edecektir ki bu amacın gerçekleştirilmesi, sınıf bilinçli proletaryanın önderliği ve öncülüğü altında devrimci mücadeleciler haline gelecek olan, dünyada kapitalizm tarafından tüm ezilen ve sömürülenlerin eseri olacaktır” (C.Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar).

 

Yüzyıllardır devam eden kadın sorununu ortadan kaldırmak ve özgürleşmesini sağlamak ancak sosyalizmle olacaktır. Bugünden bu soruna ideolojik, siyasi, kültürel, eğitim ve bilinçlenme faaliyeti olarak somutlaşan görevleri yerine getirerek devrimci kadını yaratmak mümkündür. Kadının gerçek kurtuluşu ve kadın sorunun ortadan kalkması ancak ve ancak M-L’in yol göstericiliğinde verilecek sınıf savaşıyla, devrimci mücadele ile olacaktır.